Türk toplumu ne kadar ataerkil olursa olsun, anneler kültürde ve sosyal hayatta babalardan daha fazla saygı görmektedir. Bu haklı olarak, hane halkının tüm işleri yaparken aynı zamanda kariyer peşinde koşarken veya kırsal alanlarda babalarına tarlada çalışmasına yardım ederken çifte yükü için böyledir. Bu şartlar altında babaların hikayeleri ve çocukların babalarıyla olan bağları, hayatta olsun ya da olmasın, Pazar günü kutlanan Babalar Günü’nün öne çıkanlarıdır.
Şefik Ayceman için Babalar Günü, dört kişilik ailesinin ihtiyaçlarını karşıladığı sıradan bir gündür. Türkiye’nin doğusundaki Bingöl’de yaşayan 66 yaşındaki erkek, üç ailesinin tek bakıcısı. zihinsel engelli çocuklar ve felçli eş. Ayceman’ın hayatı 1993 yılında eşinin birden fazla hastalık nedeniyle felç olması ve çocuklarına bakmayı bırakmasıyla değişti. 41 ve
Babalarıyla birlikte olmak Ayceman için bir nimettir çocuklar, ancak babalarından ayrılmak zorunda kalan mülteci çocuklar için bu başka bir hikaye. 8 yaşındaki Milana Luilka, “Onu çok özlüyorum ve ona sarılmak istiyorum” dedi. Liulka, annesi ve kardeşleri, savaşın harap ettiği ülkesinde geride kalan Ukraynalı mühendis babalarından ayrılalı dört ay oldu. Eşi ve iki çocuğu, çatışmadan kaçan diğer gurbetçilerle birlikte, Aydın’ın batısındaki Kuşadası kasabasına Türkiye’ye sığındı. Mart ayında Türkiye’ye ayak bastıkları için Ukrayna’dan gelecek güzel haberleri heyecanla bekliyor ve babalarına kavuşmayı dört gözle bekliyorlar. Ara sıra görüntülü aramalar onların tek bağlantısıdır. Anatolii Liulka, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Babalar Günü’nü Ukrayna’da eşinden ve babasından ayrı olarak kutladığını söyledi. “O benim için dünya ve onu bırakacağımı hiç düşünmemiştim. Ama bu onun kararıydı, kalıp ülkesine hizmet etmek. Her zaman görüşüyoruz ama çocuklarım onu çok özlüyor” dedi.
Yuliia Siurenko da babasını ve kocasını Ukrayna’da bırakıp 4 yaşındaki kızıyla Kuşadası’na sığındı. -yaşlı oğlum. “Bu, babalarımızdan ayrı geçirdiğimiz ilk Babalar Günü. Bu çok duygusal. Onları bir daha göremeyeceğimden korkuyorum. Onlar için her zaman dua ediyorum. Telefonda konuşuyoruz ama onlara dokunmak, sarılmak istiyorum.
Ahmet Karatağ babasının ölümünü kabul etmeye hazırdır ama artık tek istediği ona ait bir şey bulmaktır. İstanbul’da yaşayan Karatağ, orta il Sivas’taki memleketinde yaşayan babasından yıllarını uzakta geçirmiş ama bir gün ortadan kaybolacağını hiç düşünmemişti. Dokuz yıl önce eve yürürken iz bırakmadan ortadan kaybolan 80 yaşındaki adamdan hiçbir iz yok. babalar gününde. O zamandan beri Karatağ, Sivas’ı İstanbul’a bağlayan yolların her yerine “kayıp” tabelaları asarak hayatını babasını bulmaya adadı.
